23 Temmuz 2013 Salı

Teflon kaplı kap kacağı atınız !

Perfluorine bileşikler ya da Organofluorine olarak anılan maddeler , sürüldükleri yüzeyleri, yağ ve su geçirmez kılarlar: teflon ve bazı 3-M malzemelerinde yer alan bu maddeler doğada, çevrede uzun süre erimeden, dağılmadan kalır.

Teflonda bulunan bu maddelerin kadınlarda tiroid yetmezliğine (hypothyroidism) yol açtığı bildirilmektedir. Taiwan’da yapılan bir araştırmada kanında organoflorine bulunan kadınlarda tiroid hormonu olan t3 miktarının da nisbeten az olduğu saptamışlardır.

Bu madde, deney hayvanlarında pankreas, meme, karaciğer gibi organlarda kanserlere ve gebeliklerde anormal yavruların türemesine de yol açmıştır.

Teflon 1930 da bulunmujş ve tavalara, tencerelere yağların yapışmasını engellediğinden yayagın olarak kullanılmıştır .

Zamanla teflonun özellikle ısıtıldığında bazı tehlikelere yol açacağı anlaşılmıştır: Teflondan çıkan ve yayılan dumanların solunmasının bedenlerde kalıcı bozukluklara neden olmaktadır.

360 santigrad derece ısıtılan teflon kaplardan zehirli maddelerin yayılma miktarı artmaktadır. Yemek pişirirken bu dereceye sık ulaşılmaktadır.Mutfakta başka işlerle uğraşılırken teflon tavanın ateşte uzun süre bırakılması bu maddelerin yayılma şanslarını arttırır.

Bir süre kullanıldıktan sonra teflonla kaplı kaplarda oluşan çizikler, kap  ısıtıldığında bundan zehirli maddenin daha kolay yayılmasına yol açar.

Teflon dumanlarının farkedilmeden solunması sadece bazı kanserlere ve doku yetmezliklerine değil aynı zamanda teflon-gribi olarak anılan ve ateş yükselmesi, kırgınlık gibi tıpkı gribi andıran bir duruma yol açtığı da anlaşılmıştır.


Bu nedenlerle teflonla kaplı mutfak eşyasından vazgeçilmesi, çelik ya da seramik veya dökme demir tencere ve tavaların kullanılması gerekir. Anodize aliminyum kap kacağın teflon yerine kullanılabileceği söylenmişse de aliminyumun sağlık açısından bazı sakıncaları olduğu bilindiğinden önerilmemektedir.


Kolesterol ilaçlarının tehlikeli yan etkileri



Kolesterolu yükselen hastalara verilen statinlerin kaslara etkileri yeterince tartılşılmamakta, bu ilacı kullananlara bazen yeterli bilgi aktarılmamaktadır.


Statin kullananlarda bazen görülen kas ağrıları dikkati çekmiştir. Bu ilacı yazan kalp hastalıkları uzmanlarına göre statin kullananların % 2-5 inde kas ağrıları belirmektedir.


 

O zaman bu ilacı önermiş olan hekim ya statinin dozunu azaltmaktadır ya da ilacı değiştirip başka bir statini , piyasada var olan 6 statinden birini vermektedir. Coenzyme Q 10 olarak bilinen ilacın 100 mg yada fazlasının verilmesiyle bu ağrıların önlenebildiği söylenmiştir ancak bu husus tam anlamıyla bilimsel standartlarda düzenlenmiş araştırmalarla henüz doğrulanmamıştır.

Son zamanlarda Kanada’da yapılan bir araştırma, yüksek doz statin kullananlar arasında aniden oluşan böbrek yetmezliğinin daha sık görüldüğünü yansıtmıştır. “Yüksek doz”dan kasdedilen, rasuvastatin adlı ilaç için 10 mg ya da fazlası, atorvastatin için 20 mg ya da fazlası, simvastatin için de 40 mg ya da fazlasıdır.

Bu ilaçların özellikle yüksek dozlarının kullanılmasından önce kişinin böbreğinde kronik bir rahatsızlığın olup olmadığının incelenmesi önerilmektedir.

Statin türü ilaçların ilaçların uygulanmasından önce diyet ve egzersizle LDL kolesterolun normal değerlere düşürülüp düşürülemediğine bakılması gerektiği, böylece bir çok kolesterol yüksekliklerinin giderileceği, bazen de alınmakta olan statinin miktarının düşürülebileceği anlaşılmıştır.


 

Bir şeker hastalığı ilacı’nın bunamayı engellediği düşünülüyor

Tip 2 diabet ve Polikistik over hastalığı gibi hallerde yaygın olarak kullanılan metformin’ in ( eskiden Glucophage olarak anılırdı) bunamayı önlemede yararlı olabileceği anlaşılmıştır. Şeker hastalıklarını kontrol altında tutmak için Metformin kullananlarla , aynı amaç için başka bir sınıf (sulfonylurea sınıfı ) ilaç kullananlar karşılaştırılmış ve bunamanın %20 oranında daha fazla önlendiği görülmüştür. Şeker hastalarının başkalarına göre daha erken ve yüksek oranda bunama belirtileri gösterdikleri bilindiğinden bu hastalığın iyilaştirilmesi için kullanılan ilaçlar zaman zaman bu açıdan( yani bunamaya etkileri açısından ) da değerlendirmektedir. Oakland, California’da, Kaiser Permanente araştırma bölümünde çalışan Dr. Rachel Whitmer,"Metformin, muhtemelen beyindeki sinir dokusunu korumaktadır. “ demiştir. Bir görüşe göre bu ilacın sinir hücrelerinin yenilenmesine yardım etmesi olasıdır. New York Montefiore Medical Center’den Dr. Richard Lipton, “Alzheimer’li kimselerin beyin dokularının hacımlarının azaldığını,bunun da muhtemelern yıpranan hücrelerin yerine yenilerinin üretilmemesinden kaynaklandığını biliyoruz. Bu nedenle metformin’in beyin hücresinin yenilenmesine katkıda bulunması fikri oldukça çekicidir.” demiştir.